About Hikmet Özdemir

This author has not yet filled in any details.
So far Hikmet Özdemir has created 22 blog entries.

TÜRKÇEMİZ DÜNYA DİLİ OLMALI

TÜRKÇEMİZ DÜNYA DİLİ OLMALI   Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Hiç şüphe yok ki milletlerin özlerini oluşturan unsurlardan biri dilleridir. Bu sebeple dile özel bir önem verilmelidir. Bu ilgi, hem dilin iyi bir şekilde araştırılması ve geliştirilmesi, hem de toplumun birlik ve beraberliği için gereklidir. Devlet toplumda birlik ve beraberliği; sağlamak için özel politikalar geliştirmelidir. Dilin sağlıklı bir şekilde gelişmesi ve yabancı kültür istilâlarından korunması için tedbirler almalıdır. Bu amaçla okulöncesi eğitiminden üniversiteye kadar günlük hayatımıza da kuşatan plan ve projeler yaparak hayata geçirmelidir. Çok iyi bilmemiz gereken bir hususda, ekonomik ve sosyal gelişmeler topluma yarar sağlar. Ancak milletin bekâsını sağlayamaz. Ekonomik yönden gelişen fakat millî dil ve millî kültür şuuru taşımayan birey [...]

Yazan | 2017-12-29T14:53:09+00:00 Kasım 13th, 2013|Makaleler|Yorum yok

VAKFİYELERİMİZ VE UNUTULMAYA YÜZ TUTAN KELİMELER

VAKFİYELERİMİZ VE UNUTULMAYA YÜZ TUTAN KELİMELER   Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı   Vakıfların kuruluş nizamnâmesi olan Vakfiyelerde geçen ancak bugün unutulmaya terkedilmiş bazı kelimeleri, yeni neslimize tanıtmak ve hatırlatmak için bu yazıyı kaleme alarak neşre hazırladık. Elli altmış sene öncesinde hemen herkes tarafından rahatça okunup anlaşılan bu kelimeler bugün bilinemez olmuştur. Vakfiyelerde geçen ve yüzyıllarca insanlarımıza dil zenginliği veren birkaç sözcüğün anlamlarını şöylece sıralayabiliriz:   Âb-rîzci: Mevlevî dergâhlarında abdesthâne temizleyicileri, darüşşifalarda yatalak hastaların alt bakımını yapan kimseler   Anbârî: İmâretlerin erzâkını ambarda muhafaza etmekle vazifeli şahıslar. Ayrıca bunlara kilerci de denilirdi.   Aşır-hân: Aşır okuyan yani Kur’an’dan seçtiği on âyeti istediği zamanlarda okumakla görevli okuyucu kimse.   Bennâk: Eskiden raiyye (devlete yarı [...]

Yazan | 2017-12-29T14:53:09+00:00 Temmuz 1st, 2013|Makaleler|Yorum yok

Hz. Yûnus (a.s.)

İbret Dolu Kıssaları İle Hz. Yûnus (a.s.) Prof. Dr. Hikmet ÖZDEMİR Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı   Bu sayıda sizlere çok değerli İslam tarihçimiz merhum M. Âsım KÖKSAL hocamızın “Peygamberler Tarihi” adlı eserinden Yunus Peygamber’in herkes için ibret dolu kıssasını nakletmek istiyorum. Müellifimiz pek çok kaynağa dayanarak nefis bir üslup içerisinde bu eşsiz eserini kaleme almıştır. Herhangi bir değişiklik ve ilave yapmayı saygısızlık telakki ettiğimden, Yunus Peygamber’in hayatını O’nun kaleminden aktarmak daha münasip olacaktır. Hiç şüphe yok Yüce Allah (c.c.) Peygamberleri insanlara en güzel numune ve rehber olarak göndermiştir. Onların hayatlarında bizler için ibret alınacak çok sayıda örnekler vardır. Yunus (a.s.) ın hayatı da bu yönüyle tüm insanlık için ibret doludur. Hz. Allah (c.c.) önce Peygamberleri imtihana [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:04+00:00 Ocak 22nd, 2013|Makaleler|Yorum yok

YUSUF AKÇURA

YUSUF AKÇURA (1876 - 1935) Yusuf Akçura 2 Aralık 1876'da doğdu. Türkçülük akımının önde gelen düşünür ve tarihçisidir. Harbiye Mektebi'nde okudu. 1897'de darbe girişimlerine katıldığı için tutuklandı. Taşkışla Divan-ı Harbi kararı ile müebbet kalebentlik cezasına çarptırıldı. Karar sonrasında Padişah fermanı ile Trablusgarp'a sürüldü. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1899'da yaptığı girişimler sonucu Trablusgarp kenti içinde serbest dolaşma izni aldı. Kısa bir süre sonra da Fransa'ya kaçarak, Paris'teki Jön Türkler'e katıldı; burada Siyasal Bilgiler yüksekokuluna devam etti. 1903'te "Osmanlı Devleti Kurumlarının tarihi Üstüne Bir Deneme" adlı teziyle okulu bitirerek Rusya'ya döndü. Kazan'da öğretmenlik yaptı. Bu dönemde Mısır'da çıkan Şüra-yı Ümmet ve Türk gazetelerinde çok sayıda imzasız makalesi yayımlandı. Bunlar içinde, 1904'te Türk Gazetesinde çıkan "Üç Tarz-ı Siyaset" başlıklı dizi makale özel önem [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:05+00:00 Ocak 22nd, 2013|Makaleler|Yorum yok

HACI BEKTÂŞ-I VELÎ Bütün Makaleler

HACI BEKTAŞ-İ VELİ FATİHA ve BESMELE TEFSİRİ Çağına ve çağımıza damgasını vuran Horasan sufi’lerinden birisi’de hiç şüphe yok ki, Hacı Bektaş Veli dir. Onun hakkında çok sayıda eserler neşredilmiş bu vesileyle onun sunduğu mesajlar tüm insanlığa iletilmiştir. Biz bu yazımızda, neşredilmiş bulunan eserlerinden yararlanarak onun hayatını ve eserleri hakkında bir kısım malumattan sonra İngiltere de bulunan kayıp bir eseri yani Fatiha Tefsirini ve Besmele tefsirinin bir bölümünü okuyuculara sunarak onun inanç ve görüşlerini bir nebze olsun aktarmaya çalışacağız. Hacı Bektâş-ı Velî ( ö 669 / 1271 [?] ) Bektaşîlik tarikatının kurucusu olarak kabul edilen Türkmen şeyhinin asıl adı Bektaş olup muhtemelen ölümünden sonra Hacı Bektâş-ı Velî diye şöhret bulmuştur. XIII. yüzyıl Selçuklu Anadolusu'nda Babaî hareketinin lideri Baba İlyâs-ı Horasânî'nin çevresine, [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:05+00:00 Temmuz 16th, 2010|Makaleler|Yorum yok

Bâkî

Divan edebiyatının kuyumcusu: Bâkî Prof. Dr. Hikmet Özdemir* Bâkî’nin Hayatı… Şiirlerinde doğduğu şehrin şivesini kullanarak dîvan edebiyatımıza yenilik ve güzellik katan Mahmud Abdülbâkî (933) 1526 yılında İstanbul’un Fatih semtindeki mahallelerden birinde dünyaya geldi. Babası Fatih Camii müezzinlerinden Mehmed adında bir zat olup 1566 Haziranında hac farizasını yerine getirirken yolda vefat etmiştir. Yalnız bu zatın (973) 1565 senesinde Hicaz’a gittiği ve orada vefat ettiği Şakayık zeylinde yazılıdır. Babası öldüğü sırada şair, kırk yaşlarında ve Atâyî’nin rivayetine göre kırk akça ile İstanbul’da Murad Paşa Medresesi’nde müderrislik yapmaktaydı. Babasının maddi durumu yetersiz olduğu için Bâkî’yi saraç çıraklığına vermişti. İstanbul’un saraçlar çarşısı, bugün Fatih parkının karşısında bulunan alandaydı. Saraçhane semtine adını veren de bu çarşıydı. Saraçhanenin bir cephesi harap bir hâlde duran Amcazâde Hüseyin [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:05+00:00 Mart 31st, 2010|Makaleler|Yorum yok

KİTABÜ’L-MECMÛ’ Fİ’L-MEŞHÛDİ VE’L-MESM

Medeniyet ve Kültürümüzün  temel taşlarından bir eser: KİTÂBÜ'L-MECMÛ' Fİ'L-MEŞHÛDİ VE'L-MESMÛ’ ( Görüp işittiklerinin kitabı ) Türk kültür ve medeniyetinin tam anlamıyla ortaya çıkarılması için bugüne kadar bilinmeyen pek çok müellif ve eserin gün ışığına çıkarılması, tanıtılması ve yeni nesillere aktarılması gereklidir. Günümüzde hâlâ çok sayıda değerli eser, kütüphanelerin rafları arasında tozlanmaya terk edilmiştir. Resmî ve şahsî kütüphanelerde bulunan bu eserleri ve onların müelliflerini tanıtmak ayrıca millî bir vazifedir. Özellikle Türk kütüphanelerinde mevcut eserler insanlığın istifadesine sunulmak için ilim adamlarımızın gayretlerine muhtaçtır. Çünkü kültür ve medeniyet, tarihîlik ve süreklilik prensibine bağlıdır. İlim âleminde de böyledir. Eskiyi, geçmişi bilmeden hiçbir yenilik getirilemez. Geçmiş kültür, sanat ve edebiyat değerlerimizi -eser ve şahsiyet olarak- yok farz etmekle modern ve milli olamayız. Bu itibarla Türk [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:05+00:00 Mart 8th, 2010|Makaleler|Yorum yok

ANADOLU ve YARAN KÜLTÜRÜMÜZ

ANADOLU ve YÂRAN KÜLTÜRÜMÜZ Milletleri millet yapan, devletleri devlet yapan, insanları insan yapan birtakım duygu, düşünce, ilim, irfan ve bu duygu düşünce ilim ve irfana tesir eden hars dediğimiz, medeniyet dediğimiz, kültür dediğimiz değerlerimiz vardır. Bu değerlerin varlığıyla milletler var oluyor. Bu değerler kalktığı zaman da o milletler yeryüzünden siliniyor. Bizim atalarımız Selçuklu İmparatorluğundan özellikle Anadolu’nun fethiyle başlayan, Sultan Alparslan’ın Anadolu’ya gelmesiyle başlayan, insanı keşfetme, insanı tanıma, insanı bilme, insana yönelme felsefesi, düşüncesi bizim büyüklerimizde olmuş. Onlar insanı öylesine değerlendirmişler ki, sonuçta savaşa gerek kalmadan, insanların gönüllerini fethederek ülkeleri fethetmişlerdir. Malazgirt’te başlayan, bu fetih hareketi hepinizin malumu olduğu gibi BÂCIYAN-I RUM (Anadolu bacıları) dediğimiz yani Anadolu’ya ilim irfan için gelen hanımlar teşkilatı var. ABDALÂN-I RUM (Anadolu yiğitleri) dediğimiz yine Anadolu’ya [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:05+00:00 Şubat 18th, 2010|Makaleler|Yorum yok

Çevre ve İnsan

Çevre ve İnsan Günümüzün en önemli konularından birisi şüphesiz ki çevre sorunlarıdır. Hemen her gün haberleşme araçları, dünyanın her yerinde çevre sorunlarıyla ilgili konferans, oturum, sempozyum ve zirve toplantılarının yapıldığını haber vermektedir. Bu toplantılarda konunun uzmanı ilim adamlarınca varılan sonuç; bilhassa son yıllarda ekonomik büyümenin neticesi olarak tabiatın pervasızca kullanıldığıdır. Öyle ki, bu kullanım neticesinde gün geçtikçe çevre sorunları felakete dönüşmekte ve geleceğimizi tehdit etmektedir. İnsanlar bir taraftan felâketlerini kendi elleri ile hazırlarken, bir taraftan da bu çıkmazdan kurtulmak için çaresizlikler içinde çıkış yolu aramaktadırlar. Bugüne kadar alınan ve çare olarak öne sürülen yarım yamalak tedbirler, herkesin gözü önünde cereyan eden çevre felâketini önlemeye yetmemektedir. Çünkü bu tedbirler özde değil sözde tedbirlerdir. Hastalığın sebebi tam bilinmeden kullanılan ilâçların hastayı daha [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:05+00:00 Şubat 18th, 2010|Makaleler|Yorum yok

FUZÛLÎ’NİN HAYATI

FUZULÎ’nin İLK GAZELİNDEKİ ÂYET ve HADİSLERE TELMİHLER FUZÛLÎ’NİN HAYATI 1   Fuzûlî, 16. yüzyıl divan edebiyatının en güçlü şairlerinden biridir. Azerî lehçesiyle şiirler yazan Fuzûlî Irak Türkmenlerindendir. Hayatı hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Fuzûlî’nin doğum yeri ve tarihi belli değildir. Tezkirelerde şairin Hille’li ya da Kerbela’lı olduğuna dair farklı görüşler bulunmaktadır. Fuzûlî, adının “Mehmed” olduğunu Matla’u’l-i’tikâd adlı eserinin önsözünde ifade etmektedir. Sâdıkî de Mecma’u’l-Havâs adlı tezkiresinde onun, Oğuzların bir kolu olan Bayat aşiretinden olduğunu ve bu aşiretin Selçuklular zamanından beri Irak’ta yerleşmiş bulunduğunu söyler. Fuzûlî’nin iyi bir tahsil gördüğü ve dönemin ilimlerini öğrendiği eserlerinden anlaşılmaktadır. Arapça ve Farsçayı da bu dillerde şiir söyleyebilecek derecede bildiğini yine eserlerinden anlıyoruz. Farsça Divan’ının önsözünde beğendiği her mahlâsı başkalarının aldığını, “arsız, gereksiz, fodul” manalarına gelen “Fuzûlî”yi [...]

Yazan | 2017-12-25T10:10:06+00:00 Aralık 22nd, 2009|Makaleler|Yorum yok